20 Ekim 2011 Perşembe

Düşünce Gücü ve Olumlamalar ile Nasıl Kişisel Değişim Sağlanır?

 Olumlamalar ile daha mutlu ve başarılı hayat...
Düşünce ve Sözcüklerin yaratıcı gücü tartışılmaz bir gerçektir. Ağzımızdan çıkan her söz evrene ve bilinçaltımıza gönderdiğimiz bir emirdir. Bu nedenle bilinçaltı düşünce yapımızı ve bu doğtultuda kullandığımız sözlerin hedeflerimiz doğrultusunda olduğuna dikkat etmeliyiz. Bir diğer deyişle, düşüncelerimiz ve bu doğrultuda kullandığımız sözler süreç içinde gerçeğimiz olacaktır.

Not: Yazıyı hazırlarken değerli Degisimehazirim.com sayfasından yararlanılmıştır ve şahsi eklentilerim vardır. Alt kısımda kaynak belirtilmiştir.Zevkle okumanızı dilerim.

Burdaki temel soru şudur: Biz gerçekleri analiz ederek, düşünür müyüz, yoksa düşünerek gerçekleri oluştururuz?
İkisi de!
Bu noktada yapmamız gereken ayrım mutlak gerçekler ile sosyal gerçeklerdir. Mutlak gerçekler insan düşüncesine tabi olmayan (okyanus,dağlar) sosyal gerçekler ise insan düşünce gücüne tabi olan (devlet, ekonomi, kim olduğunuz) olgulardır.
İnsanların düşünce gücü ile donatılmış ruhsal varlıkardır. Düşünce ve konuşma yetenekleri ise sosyal gerçekleri ve kendilerini şekillendirme gücünü beraberinde getirir. Dolayısıyla Kişisel değişim veya gelişim için yapılması gereken, düşüncelerinizi ve sıkça kullanılandığınız sözlerin hedeflerinizle örtüşmesine dikkat etmektir.

Bunun için tarihe bakmamız yeterlidir. X döneminde, Y baskın düşünce yapısı ise, X döneminde yaşanan sosyal gerçekler Y ile büyük oranda paraleldir. Bunun temel sebebi, sosyal bilimlerde constructivism olarak adlandırılan "inşaa etme", "yapılandırma" gerçeğidir. Bu noktada belirtmemiz gerekir ki, constructivisim sosyal bilimlerde akademik patformda, 21. yüzyılda giderek kabul gören ve profesyoneller tarafından kulanılan bir sosyal bilimler aracıdır.

Düşüncenin sosyal gerçek yaratıcılığını bir örnekte inleyelim

Ekonomistler iyi bilir!  Z enflasyon beklentisi, toplumda baş gösterdiği takdirde, Z enflasyona yakın bir enflasyon gerçekleşir. Bu süreç kaba taslak şu şekilde işler: Beklentiler belirli kaynaklardan büyük kitlelere yayılır, üreticiler ve parekendeciler mali hesaplarını ve fiyatlandırmalarını bu veriler doğrultusunda verir ve sonuç olarak başlangıçtaki tahmin edilen enflasyon oranına benzer bir oranda toplam fiyat artışı ( var olan para miktarına karşılık alım gücündeki değişim) gerçekleşmiş olur.
Veya
Realist paradigmin dominant olduğu bir dünyada ( 1950 önce Avrupası), milliyetçiliğin yoğun olduğu modern devlet şekilleri var olmuşken, Liberalism, Functionalism ve benzeri düşünce söylemlerinin baskın olduğu ( 1950 sonrası kademeli, 1990 sonrası yoğun Avrupa) bir dünyada post modern diye adlandırdığımız, belirli alanlarda rahatlıkla egemenliklerini Avrupa Birliği gibi supranational bir yapıya transfer edebilen devlet şekilleri var olmaktadır.
Realist varsayımların dominant olduğu bir dünyada Avrupa Birliği tarzı bir yapının varlığı mümkün olabilir miydi? Hiç sanmam!
Söylemlerimiz, yani benimsemiş olduğumuz düşünce kalıpları kendimizi ve çevremizi oluşturduğuna şüphe yok. X kararını alabilmek için, öncelikle benimsediğimiz söylemler ile bunu meşru kılmak zorundayız. Eğer var olan varsayımlarımız, Y hareketini meşru buluyorsa, Y hareketini gerçekleştiririz. Aynen realist düşüncenin modern devleti, liberalist düşünce ve uzantılarının post modern devlet gerçeklerini meşru kılıp var ettikleri gibi.

Kuantum Düşünce Yöntemi  ve Kuantum Olumlama Bu Notada Sosyal Bilimlerin En Önemli Bulguları İle Örtüşmektedir

Peki, BEN dediğimiz öz tanımlamamız da bugün bizim kim olduğumuzu göstermez mi?
EVET!
Özgüveni olmayan, komik olamayan biri olarak mı doğdum? Bunlar mutlak sıfatlarım mıdır?
HAYIR!

Kimse özgüvensiz, utangaç vs doğmaz…. BUNLARI EDİNİR!!!
Aynen farklı yönetim şekillerinin farklı tarihlerinde farklı toplumsal bilinçaltı söylemler havuzları tarafından meşru edilip var edilmişler, daha sonra farklı söylemler sonucu meşruluklarını kaybedip yerlerini yeni meşru yönetim şekillerine bırakmışlar ise, insanın da bilinçaltında yatan kendisi ile ilgili düşünce kalıpları onun bugünkü kişiliğini, hareketlerini, kararlarını belirler, bilinçaltı söylemlerinin değiştirilmesi ise yeni meşru kişiliği var eder.
Toplumların bilinçaltı söylemleri zamanla, önde gelen düşünürler, medya ve yeni siyasi akımlar tarafından değiştirilir ve sonuç olarak uzun süren bu süreçte toplumların sosyo-ekonomik yapılarında değişime olanak tanınır.
Bireylerin bilinçaltı düşünce kalıplarını değiştirmek de kısa sürede kolay değildir, ziraa bilinç muhafazekar bir yapıya sahiptir ve yeni gelen mesajları kabul etmesi uzun sürebilmektedir. Özellikle bireyin kendisi ile ilgili değiştirmek istediği bir özelliğin kalıcı olabilmesi için, bilinçaltında yatan temel söylemlerin değişmesi gerekmektedir. Aksi taktirde, hevesle başlayıp, kısa süre süren değişimlerle yetinmek zorunda kalmaktadır.  Örneğin, vücut geliştirmek isteyen fakat her seferinde hevesle başlayıp, istediği sonucu elde edinceye kadar devam edemeyen çevrenizdeki insan sayısını bir sayın.

Bu noktada, bio-frekans bilinçaltı olumlamaları, ulaştığımız gelişmiş  audio-teknolojisi sayesinde doğrudan bilinçaltına gönderilmesi ise, arzu edilen değişimi bilinçaltından başlatarak hızlandırmaktadır.
Aynen toplumların kültürel bilinçaltı yapısı, günümüzde bilgi akışının hızlanması ile, nasıl daha hızlı değişiyor sonuç olarak toplumların sosyo-ekonomik ve sosyo- kültürel yapı gerçekleri değişiyorsa, bireylerin de arzu ettiği değişimi bio-frekans bilinçaltı telkin teknolojisi ile sağlamak aynı prensip doğrultusunda mümkündür.
Bilinçaltı düşünce kalıplarının değiştirilmesi, bireyin kendisine ve dünyaya bakış açısını yeniden yapılandırmaktır aslında. Örneğin, ‘’ben değersizim’’ düşünce kalıbı bilinçaltında yer etmiş bir kişinin, her zaman başkalarının taktirini araması ve sonuç olarak hayatta pasif, özgüveni olmayan, karar veremeyen, liderlikten uzak biri olması çok doğaldır. Genelde bireyler bunu inkar etse de, pratikte oluşan sosyal gerçekler, bilinçaltında yatan düşünceyi doğrular.

Bio-Frekans Bilinçaltı telkinleri, bu noktada, ‘’ben değersizim’’ kalıbı yerine, ‘’ ben değerliyim’’, ‘’kendime saygım sonsuz’’, ‘’ istediğim her işi başarabilirim’’ pozitif alternatif kalıpları doğrudan bilinçaltına göndererek, bireyin çekirdek inancını temelinde temizlemektedir.
Düşündüklerimizi yaşıyorsak, düşündüklerimiz bizi biz yapıyor ise, olumsuzluklarla dolu bir bilinçaltı ile başarıya ve mutluluğa ulaşmamızın ne kadar imkansız olduğu çok açıktır. Olumlu düşünce kalıplarının doğrudan bilinçaltı tarafından edinilmesi, bireyin arzu ettiği pozitif değişimi kısa sürede kalıcı olarak değiştirmesi bir mucize değildir. Beynin mucizevi gücünü, bireyin lehine çevirmektir.
Ziraa beyinimiz ile düşünür, beynimiz ile varsayar, varsayımlarımız ile karar veririz, varsayımlarımız ile hareket ederiz ve aslında varsayımımız oluruz! Kuantum düşünce yöntemi de işte bu prensibi benimser kendini inşaa eder.

Ben XYZ’yim, evet ben XYZ’mişim….

İster dua, ister kuantum olumlama veya olumlama diyelim, hayatımızı değiştirme gücüne sahibiz yeter ki isteyelim.

Kaynak: Kaynak: http://degisimehazirim.com/blog/kuantum-dusunce-ne-dusunursek-onu-yasariz-ne-dusunursek-o-oluruz/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder